Öteki Einstein (Tanıtım, Yorum)
- Kıvılcım
- 23 Tem 2020
- 3 dakikada okunur

3 yıl sonra dönüp Bloguma baktım. Her yazımda kitaplarla ilk karşılaşmamı anlatıyorum. İlk görüşümde aşık olmuşum gibi, güzel duygularla elime alıp, okumadan hayalini kurmaya başlıyorum. Nasıl ilerleyecek? Heyecanlanacak mıyım? Ağlayacak mıyım? Su gibi okuyacak mıyım? Bittiğinde üzülecek miyim? Hatta çok beğenirsem bitirdikten sonra etkisinde kalıp günlerce kitap hakkında düşünecek miyim? Kitaplarla bu şekilde iletişim kurmak beni çok mutlu ve güvende hissettiriyor. Kendimi figürlerin yerine koymak, figürlerin tiplerini hayal etmek okurken en keyif aldığım şeylerden biri.
Yine bir kitapla karşılaşma hikayesiyle başlıyorum o halde;
Zürich Havalimanında uçağımın kalkmasına beş saat vardı. Yanıma kitap almayı da akıl edemediğim ve ülke değiştirdiğim için telefonumun çekmemesi de ayrı bir ironiyken kendimi bir kitapçıya attım. Nasılsa zamanım bol diye diye ilgimi çeken her kitabın arkasını okudum. Türkçe çevirisi ‘’Öteki Einstein’’ olan bu kitabın arkasını okuduğumda fazlasıyla ilgimi çekti. Gerçek hikayeler oldukça ilgimi çeker ve eğer bilinen birisi ise daha da çok. Einstein’ın ilk eşi ve bu kadının gerçek olması beni bir hayli kitaba bağladı.
Kitabı bitirmem iş temposu ve yorgunluk sebebiyle biraz zaman aldı. Fakat bittiğinde okuduğum sırada birçok duyguyu bir arada yaşadığım ve deneyimlediğim bu kitaptan gerçekten mutlu olduğumu belirtmeliyim. Sırp kadının Yahudi asıllı bir Alman ile olan büyük aşkın ilk filizlenmesi, daha sonra büyük vazgeçilmez bir aşka dönüşmesi. Sırf bu aşktan kaçabilmek için sarf edilen çabalar, bu aşkın vazgeçilmez olduğu anlaşıldığında birbirlerine daha fazla kenetlenmeleri bu aşkı bitirecek miydi?
Einstein’ın bu kadar önemli biri olmasının arkasında şüphesiz Mileva vardı. Çünkü Mileva çok zeki bir kadındı ve Einstein’ın yayınladığı makalelerde izleri bolca mevcuttu. O zamanki şartları göz önünde bulundurursak, bir kadının bilimsel bir makalede yer alması veya ortak olması kabul edilebilir bir şey olmadığı gibi, Mileva’nın sırf Einstein ile evlenebilmesinin yolunu onu daha hızlı meşhur yapma isteği yüzünden kendini arka planda bırakması, onun bu bilimsel alanda önemli bir isminin olmaması hayli üzücüdür. Belki Mileva olmasaydı Einstein var olamazdı. Ya da bu kadar hızlı bir yükseliş yaşayamazdı.
Einstein’ın Mileva’ya aşık olmasının sebebi benim yorumuma göre tamamen zekasına hayran olmasıydı. Üniversitede aynı sınıfta olmaları onun okuldaki başarısı bunu haliyle arttırmıştır. Mileva’nın ona destek olması, ilk başta beraber iyi bir takım olabileceklerini öne sürse de zaman geçtikçe onu kullanma seviyesine getirmesini söylemek pek yanlış olmayacaktır.
Evlilik dışı doğan kızları Lieserl, Mileva için bir mucize iken Einstein’ın üzerine fazla düşmemesi, sevmemesi, hatta yok saydığını söylemek mümkün müdür bilemeyiz. Fakat mektupları bunları kanıtlar niteliktedir. Mileva ölmek üzere olan kızının yanına gittiğinde Einstein’ın yokluğunu ilk kez hissettiğini, onun kızına olan sevgisi babasında aynı seviyede olmadığını fark etmesi ilk hayal kırıklığını yaşadığını söyleyebiliriz. Bana göre Mileva, kızının ölümünden sonra hiçbir zaman kendine gelememiş, bu acısı tekrar Einstein’ın yanına dönerken onu bilimsel bir buluşa itmiş ve Einstein’ın kariyerindeki ilk ve en büyük adımı atmasını sağlamıştır.
Kitapta zaman ilerleyip Einstein kariyerinin doruk noktasındayken Fransa’ya seyahatlerinde, Mileva’nın Marie Curie ile tanışması ve yakınlaşması onu mutlu etmiş, gıpta duymuş ve imrenmiştir. Bu buluşma aslında Mileva için büyük önem taşır. Çünkü Marie Curie ondaki potansiyeli fark etmiş ama hayatını çocuklarına, kocasına adamış ve ev hanımı olduğunu kabul ettiği için deyim yerindeyse hayatını kararttığını fark etmiştir. Arada bu konu için bahsetmiş olsa da, Mileva sırf Einstein’a olan aşkı, sevgisi ve saygısı yüzünden konuyu geçiştirmiştir.
Mileva’nın Einstein’a olan saygısı kitapta fazlasıyla değinilmiştir. Konferanslarda konuşma yaptığında Mileva’nın onu gururla izlemesi, Buluşlarında kendi katkısı fazla olduğu halde onun kendi başına yaptığı ve hiçbir zaman Mileva’dan bahsetmesi, adı geçmemesi hiçbir zaman dile getirmemiş olsa da içten içe üzülmüştür. Ve bu konuda hiçbir zaman konuşmamıştır.
Einstein’ın karısını aldattığını yakaladığı mektuplarla bile üstünü örtüp üzerinde konuşmaması, konuşsa da Einstein’ın bir şekilde gönlünü alması ve ilerleyen zamanlarda bunu sık sık tekrar etmesi Mileva için yavaş yavaş bardağı doldurmasına sebep olmuş, en sonunda bulduğu aşk mektuplarında Kuzeni Elsa’ya olan ilgisinin gerçek ve ciddi olduğunu anladığında bomba gibi patlamasına sebep olmuş ve tartışmaya sebep olduktan sonra Einstein tarafından şiddet görmesi onlar için bir çağın kapandığı habercisiydi.
Einstein’ın ona bir dizi talimatlar istemesi ve talimatlar içerisinde karı-kocalık içeren hiçbir şey olmayıp sadece kölelik olduğunu fark edip gitmek istemesi bence şimdiye kadar aldığı en iyi karar olabilir.
Bu büyük aşkın, öyle istek ve şehvetle başlayıp, çirkin ve kabul edilemez bir şekilde bitmesi çok acı. Bir kadının o zamanki şartlarda değer görmemesi, yok sayılması, sesini duyuramaması hakkını bile arayamaması düşündürücüdür. Çünkü ilişkilerinin ilk zamanlarına baktığımda Einstein’ın aslında Mileva’yı el üstünde tutması, fikirlerine saygı duyması, onun altında veya arkasında değil de yanında olacağı izlenimi verdiğini görebiliriz. Hayatları bu şekilde değişebileceğini kim bilebilirdi ki?
Not: Evlilik dışı doğan çocukları kitapta öldüğünü anlatsa da gerçekte ne olduğu bilinmemektedir. Birkaç teoriler bulunmakta fakat hangisi kabul edeceğimizi bilemediğim için yazımda yer vermedim. Bu konu hakkında
araştırma yapabilirsiniz.

Comments